Sabit düşünce

Rüzgarın şiddeti ve yönü sürekli değişiyor ama dimağlar hiçbir şekilde değişmemişti. Öylesine soğuktu ki kaçmak kurtuluş sayılmıyor yeniden doğuşunu görmek önlemleri yenilemekten başka çare göstermemekteydi. Ve bu virüslerden daha tehlikeliydi. Kapanmalıyız maskelere en fazlasıyla ama değişen bir şey olmayacaktı. Kendi ateşleriyle kendilerini yakmadığı sürece, takmalıyız gözlükleri de en koyu renklerle, renksiz düşünceye sahip kişilerle göz göze gelmek bizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Karşımızdakinin elini sıkmak karşımızdakine verdiğimiz en büyük değerdi ve işte en kötüsü de. Karşımızdaki kendini çok değerli görür ama bizim de bir kusurumuz vardı takmalıyız eldivenleri.
En derin sularda pek azların ulaşabileceği bir yer biliyorum, içgüdülerinizin hiçbir zaman bunu istemediğini de, soğuk sularda pek azlar sıcak düşüncelerini getirir karşınıza ama en soğuklar istemez düşüncesini bilgilendirmek, düşünmek onların en zor görevidir ve en son yapacakları görevdir. Soğuk düşüncelerin çözümü değildir kaçmak, istedikleri gibi sadece isterler anlamak. Sadeleşme ilkesiyle başlamalıyız yeni yapı taşlarımızla çıkmalıyız ve sunmalıyız kendimize, başlangıcımız böyle başlamalı ki yeni benliğimize en saf haliyle yenilenmek iyi gelecektir. Doğruluk ilkesi üzerine her konuda gerçekliği anlattığınız zaman sizlerin aleyhine dönüş sağlayacaklarını ve yanlış olanı içgüdüsel olarak kendimize bilerek veyahut isteyerek benimsemek adı altında sadece gösterecektir. Dile getirdikleri söylemler gerçekliğin dışında  hiçbir zaman doğruluk ilkesinde söylenmediğinde gerçekliği kabul etmeyerek bilinç bunu doğruluk olarak ele alır. Kelimelerden dökülen o doğruluk payı olmayan kelimeler benliğimize yer edinir ve gerçekliği veya doğruyu hiç aramadan yollarına devam ederler.
Düşüncesinde biraz da olsa düşünme ve düşünceyi bilgilendirme payını bilmezler, çünkü; düşüncesini yönetme kabiliyetine sahip olamamak ilkesi ve kulaktan dolma bilgilerle önümüze sunuyorlar kendilerini ve bunlar bu kulaktan dolma bilgilerle gidişatlarını sağlıyorlar. Kulaktan dolma kelimelerle bilincine aldığı cümlelerin gerçeklik payını bilmediği için kendini güncellenmiş hisseder ve bu kulaktan dolma bilgileriyle, kelimeleri başkalarına virüs gibi dağıtır. Herkesin bildiği basit tarif; Etrafımıza yeni tanıdığımız kişiyi/kişileri kişiliğini görmemiz için dinlemek yeterlidir düşüncesini. Düşüncesindeki gelişimi, kişinin değişimi de karakter olarak yansıtmaktadır ama kişinin yaşam stili olarak ele alınmaması en saçma olanıdır. Yaşam stili adı altında kişilere yaklaşmamız bizi insanlık adından çıkarıyor. Ama yaşam stilini bulunduğu yerin kitlesine göre kendisine sunuyorsa kişi, bizlerinde bu düşünce içerisinde farklı bir mantıksal yönüyle bakmak, düşünmemizi biraz da olsa bizleri biz yapan etki altına almaktadır.
Yerleşke veyahut oluşum grupları çemberleri içerisinde genellikle yaşam koşulu kitlesine göre rol oynarlar ve yeni gelen bir bireyin kendisi de oluşum kitlesinin, kitle rolü içine girmiştir.
Öğretim, grup veya bir isimle oluşmuş oluşumlar aynı siyasi görüşler gibi düşünce sahipleri, düşüncelere nedensellik ilkesini gönderdiğimizde tezlerini açık olarak çürüttüğümüz zaman mantıksal olan ilkesini kaybederler. Kitlesel düşünce üzerinde kendilerini donatılmış hissiyle adımlarla ilerlediklerini zannederler, tabii ki de kendilerine göre öyledir. Diğer bir bakışla bu oluşumların düşüncesindeki kitlesel oluşmuş oluşumları mantık yürütemeyen kişi veya kişileri de etkisiz hale düşürür. İdrak etmek yapacağımız veyahut yapıyor olduğumuz düşünceyi fazlasıyla düşünmek ve gelecek sorulara karşılık bir oluşuma başlamadan kendimizi bu sorulara karşılık cevap bularak, cevapları çürütmek, sonrasında ise oluşumun çatısı altına girmek gerekirdi. Belli bir kitlenin oluşturduğu oluşumlar ile yola çıkmak bireysellik düşüncesini hiçbir zaman geliştirme yapmadan hep bir oluşumdan farklı bir oluşuma geçiş sağlar. Eğitimcilerin eğitim dediği alandaki eğitim  sistemi içerisinde kendilerinin istediği başlıklar adı altında cevap beklerler. Stabil ve sabit ilerleyişi gözler önüne getirdiğimiz de eğitim alan kişi de eğitici olacağı vakit aynı durumda eğitim verir. Döngünün hiçbir zaman yönü değişmeden, perspektif bakış açım veyahut geçmişte gördüğüm nasıl ise aynısını eğitici rolünü aldığında da durum eğitmeni gibi olacaktır.
Bu düşüncenin biraz dışına çıkarsak öğretimlerdeki eğitmen, eğitimi sadece belli alanlar içerisinde kişileri, sonrasında ise kendilerinin seçtiği alanda zirveye doğru ilerler. Konularda zirveye çıkmak isteyen kişiler, eğitmeni gibi kendisi de aynı statüde ilerleyen rolünde kendini zirveye doğru ilerleyişini sağlar. Yani bir dağcının dağın zirvesine doğru çıkması gibi ele alalım ama eğitimci dağın zirvesine tam çıkamaz zirvenin sadece etrafında durur. Eğiticinin sistemi nasılsa eğitim adı altında verdiği yani sonradan gelecek olan nesiller de kendini geliştirmediği sürece döngü eğitmendeki gördüğü sistemle stabil devam eder. Mantıksal yönüyle ele aldığımız zaman oluşum adı altındaki  düşüncelerinin üzerine kendilerini bir adım ötesine götürür, mantığını daha idrak edememişlerin kaçışını görürüz. Düşüncesindeki yönü mantık olarak ele alan düşünce bir çok kavramda karşındaki sabit düşüncesindeki kişiyi/kişilerin olduğu oluşumdaki tezi kolaylıkla çürütebilmektedir. “maskenin önemini anlamalıyız bu çürütmede.”
Düşüncesini hayatlarının sonuna kadar mantıksal düşünmek kelimesini hiçbir şekilde ne olduğunu idrak edemeyen dimağ, düşünmekten kaçmış hayatın sonuna kadar ve bedenin ölmesiyle kurtulmuştu artık tin, düşüncesini idrak edemeyen dimağdan. Sabit düşüncenin bir başka diliminden de geçmemek imkansız. Düşüncenin, kendini idrak etme veya ilk cümlelerin oluşumundan yola çıkarsak, çocukluk süresinde kelimelerin yapı taşları oluşurken, yaşlılıkta ise tam aksine cümle yapı taşları unutulur. Endeks grafiği oluşumu gibi başlangıçtan zirveye doğru ilerleyen grafik çizelgesi ve ilerleyen yaşam süresince gerileyen yani başlangıç oluşumundaki noktaya doğru inmeye başlar ama geçen zamanın içinde sabit düşünceyle nasıl geçtiğini görürüz ve bunu çok azlar idrak eder.

-Mantık olmayan insanla mantık konuşmak kadar mantıksız bir şey yoktur. -(Karl Popper)