Sadeleşmek üzerine

Bir düşünceye eksikliğini ekleyerek yerinde sayma fikrini oluşturma; töz düşüncesiyle kendisini tam özüne ve nedensellik düşüncesini hiçbir zaman anlamadan, hedef çizgisini, kendi isteği ve hedefi olmadan kör bir ilerleyişi sağlamaktır. Kendi içsel yönüne doğru bir yönelme düşüncesi görememek durumudur. Bir oluşumunun da oluşabilmesi için sağlam bir metafor yapı düşüncesi kurmak ve sağlam temel oluşturabilmektir. Ussal yönelme ihtiyacı olduğunu ama bunun farkında olamaması için temel ve mantıksal olan kısımdan sunmak en iyi ihtiyaç sağlayacaktır. Şu anki yüzyıl içerisinde kendimize en uzak olan her gün gördüğümüz aynadaki yansımamızdır. Benliğine dönmemiş bir düşünce hiçbir zaman fikir düşüncesini sunmaktan kaçınmaz. Çünkü anlamadığı bir durumu anlamak için bir çare göstermemiştir ve hep aynı statüde ilerleyen hiç değişmeyecek olan karakterlerle bir bitişi seyredecektir. Şimdi yüzyıl dimağlarını örneklemek gerekirse; x, hiçbir zaman y’den hoşnut olmayacak ve y de x için aynı düşünceye sahiptir. Ama başka bir durumda x kendi isteği bir durumu hoşnut görmezse x kendinden olmayanı eleştirmeye yöneltir. Kendisinden olmayanı tamamen düşüncesinden men edip, kendi gibi olanın arayış içerisine girer. Kendisinden olup fakat kendi gibi düşüncesi olmayana yön vermek ve olması gereken alana yani bulundukları çember içerisine girmesi gerektiği yönü gösterir. Yöneltilmiş düşünceyi kendi isteğiyle istediği gibi yön verene karşı da eleştirilecek ve kendi istediği bir düşünce yapı taşı oluşmasını da yanında bulunmasını isteyecektir.

Oluşumlar, gruplaşmalar; ve bu oluşum veyahut gruplaşmalar içerisinde oluşan diğer gruplaşmalar. Hiçbiri yegane oluşumu kabul etmez ve eleştirel olarak kendi oluşumlarına katılmalarını ve kendileri gibi düşünce olunduğunda benimseyeceklerdir. Gruplaşmaların içerisinde topluluğun ortak düşüncesini oluşabilecek hatalara karşılık mantıksal olarak yanaştığın da, onlara karşı gard alınmasıdır.

Özgürlüğe bir adım çıkışı kendine karşı gelmekle oluşur. Bu oluşumun diğer bir yanı tanımdır: Kendini! Elbette güncellenmeye yakın düşünce için yegane oluşumu tinsel bir doyumla gerektiği gibi yapmasını bilmek ve neden sorusunu yöneltmektir. Yön bir ağacın kökleri gibi sayamadığımız ve kökten oluşmuş yeni bir kök düşüncesiyle hep nedenin bir yeni nedeni dimağ içerisinde nöronun hücresinden çıkan aksanlar gibi. Bir meyve türünü yaşamı boyunca tatmadan göçüp gitmiş bir kişi düşüncesiyle yola çıkmak gerekir ama meyveyi görmeyenlerle meşgulüz. Neden? -Bu yazıyı yazarken bile aklımdan çıkmayan satrançtaki karşımdaki kişinin hamlelerine karşılık cevap olarak neden koymam gerekir gibi hep bir sonraki hamle düşüncesi içerisinde olmak bu konuda hiçbir zaman büyük usta ya da diğer anlamla cehalet kelimesini kendimden eksik edemeyeceğim. Açıklarım fazla gard düşük gibi bir düşünceye kapılmak ve nedeni hep bilinçaltında tuttuğumuz için devasa bir meteora çarpan çakıl taşları görmekteyiz. Üzücü mü? -tabii ki de değil. ”Zihinsel” Engeli olmadığı sürece neden sorusunu aklımızda tutarız. Düşünceyi bilgilendirme sadeleşmeye engel olabilecek ne gibi bir durum söz konusudur? Ussal düşünemeyenler, sizden bahsetmek işte şimdi üzücü tarafından bahsettim. Fal ve burçlara inanlara diğer adıyla günü kurtarmaya çalışan alt tabaka insan topluluğu, sizlere çözümüm, kadavra fazlalığı olmanız değil tabii ki de. İşte! “atom yönetmeliği” gübre olmanız dileğiyle.

Kaderimizi biri yazmış gibi diğerleri el pençe divan olarak karşında beklemeye koyulmuş.Diğer anlamıyla kula kulluk etmeyi seven vizyonsuz çürümüş bedenlere sahip topluluk içerisinde her biri, bir diğerinin omuzlarına basarak kendini göstermek istemekten başka neye yaradığını bilmediğini bilmemekte midir? -ya da kendini sahiplendirmek mi istemektedir? Çelişkiler hep mevcuttur ama sahibine sadıktır. Bunlar da gruplaşmaların oluşturduğu ve gruplaşmalar içerisinde oluşan oluşumların her biri, bilinçsiz bir şekilde kaderini yazan kişiye taparak bir sona, kendinde nedeni göremeyenlerdir. Endeksin aşağıya doğru gidişatından bahsetmem gerektiğini de bilmekteyim. Sizlere sunmam gereken pek çok şey olduğunu da, ama önem x, y, z konuları gibi mantıksal olanı bilmekten geçer ama karşımızdakini yön vermek değildir amaç sadece göstermek ve bu düşüncenin artı birini bulabilmektir. Endeksin aşağıya yönelmesinin durumu eğitimin kötü olmasından değil olmamasından kaynaklanır. Şu anki yy. içerisinde kendi coğrafyamızda oluşan günlük belirli bir kelime haznesiyle yaşamaya ve konuşma kendini direten diksiyonunu kaybetmiş toplulukla karşı karşıya kalmak ne kadarda korkunç bir tablo olsa gerek. İlk çağ sürecinde ateşi bulmak için ne kadar zaman düşünmüş olabilirdi insan? veyahut ateşi bulan çevresindeki insanlara ateşi nasıl anlatmıştır? Bir konuşma diyalogu mevcut mudur? Şimdi, endeksin aşağıya doğru gidişi o kadar acı duymamız gereken bir noktadır ki, bahsettiğim ilk çağ statüsündeki örneklere konuşamadan kaba kuvvet yönüyle anlaşma kavramı yatmaktadır düşüncelerde. Diğer paralel tarafı ise güç gösterisidir. Düşüncesiz gruplar içerisinde, alt tabakadaki, kendini bilinçli hisseden bilinçsizlerin dimağlarının içerisinde nikotin gibi yer almış; mehti mevcuttur. Yön kapısı! yeni bir sinizm düşüncesi olmayanın mutlaka yöneticisi olacaktır. Herkes bulunduğu grup içerisindeki mehti’ye itaat ederek ilerleyişini, düşüncesini, davranışlarını vb.. kendilerinden olamayan diğerlerine sunacaklardır. Bu gruplaşmalara bir ad veremeyiz: genel olarak bireysellikleri olmadan azınlık ya da çoğunluğa hitap etmek için kendi alanları yani kendi çıkarlarına yönelik düşünce tarzlarıyla oluşmuş gruplaşmalar; mehtilerinden gelecek komutla bir sonra ki adıma geçiş yapacaklardır. 

Sadeleşmeye yönelik bir fikri olmayanın yanındaki dost bir hiçtir. Hiç var olmamışta diyebiliriz. Silmek en zevk aldığımız durumdur. Bu anı beklemek gerekmez; hiç doğmamış olduğunu geriye dönük baca temizliği yapabilmektir. Taşkınlığa sebep oluyorum hiç kimseyi yanımda barındıramamak ne üzücü, değersiz hissettirmek onların tarzı ama yok etmek pek azların düşüncesindedir. Benliğimi daha tanımaya çalışırken diğerleri hedef göstermekten de geri duramaz; kaybetmeyi göz aldığımı fark edene kadar ama artık onun varlığı hiç olmamış gibi gidişatımın bir parçası olarak kendi benliğime geçirdiğim gömleği değil hedefe çizdiğim yön içerisinde bulur kendini. Katana gibi olmak gerekir. Onun gibi ezilerek, kendimizi kendi alevimizde yakarak daha keskin çıkmak ve artık hiçbir duyguyu barındırmadan hedefe yönelmek. Durduğumda gelen adımlar: Benliğimi tanımaya çalışırken, yeni rotayı da ihmal etmemek gerekir ama geçmişte merak edenlerin mırıltılarını duyar gibiyim. Rota gösterenler yanında bulunduğunu da göstermeleri hiç olmamıştı. Kendilerinin yanımda olmayışlarını, tebessüm ettiğimde de anlayamadıklarını da. Artık ufuktaki hedefin, beni karanlığa düşüren yok olma eğilimini düşüncemde var edemiyorum.